Miami
Heat’in üst üste ikinci şampiyonluğunun üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Benim
için unutulmaz bir final serisiydi. Ama kazananından çok kaybedeniyle,
Lebron’undan çok Duncan’ıyla.
Evet,
bu final serisinin benim için anlamı büyüktü. Spurs’ü de Heat’i de tutmuyorum.
Zaten bu final serisini Spurs-Heat rekabetine indirgemek de çok basit kaçar
bence. Bu daha çok eski-yeni kapışmasıydı. “Franchise” oyuncuları ile “Big
Three” oyuncularının mücadelesi.
Bir
tarafta draftta akıllı hamleler ile iyi oyuncular seçip (28. sıradan bir Parker ve 57. sıradan bir Ginobili çıkarmak kolay iş
değil) onların üzerine takımı inşa eden, yan parçaları satın alan, köklü
bir koç, sadık bir seyirci ile mücadele eden bir Spurs; diğer tarafta parayı
basıp “Big Three” kuran, drafttan yan parçalar seçen, yıldız oyuncuların takımda
oynamak için yalvardıkları, rekabet ortamını öldüren, antipatik bir Heat. Ben
Spurs’ün kazanmasını isterdim. Olmadı. Altıncı maçın sonlarında stadı boşaltan
Heat taraftarı yedinci maçtan sonra aynı statta kupayı kaldırdı. Hayırlısı.
“Geçmişe
bakıyorum da, ben Bird ve Magic’i arayıp gelin aynı takımda oynayalım demezdim.
Dürüst olmak gerekirse ben onları yenmeye çalışırdım.”
Bu
sözler basketbolun efsane ismi Michael Jordan’a ait. Dönemindeki en iyi
oyunculardan bahsediyor. Bird, Magic ve Jordan’ı aynı takımda hayal edin. Yani
Celtics-Lakers-Bulls kapışmasını tarihten silin. NBA izlemekten zevk alır
mıydınız? Bir de şimdiki Heat’e bakın. 2003 draftında 1, 4 ve 5 sıradan seçilen
oyuncular şu anda aynı takımda. Yanlarında da şampiyonluk için yalvarıp takıma
gelmiş oyuncular. Bu takım şampiyon oluyor ve kimse de çıkıp “Adam değilsin Ray Allen!” demiyor.
NBA
tarihinde birçok yüzüksüz efsane var. John Stockton, Reggie Miller bunlardan
sadece birkaçı. Bu efsaneler hiçbir zaman bir yüzük sahibi olamadılar. Kimse de
onları ‘yüzüksüz’ diye aşağılamadı. Aşağılayan olduysa bile onlar bunu
takımlarını satmak için bir sebep olarak görmedi. Açıkcası benim gözümde
Cleveland’ı yüzüstü bırakmadığı için hala şampiyonluk yaşayamamış olan bir
Lebron daha büyük bir karakter olurdu. Neticede Scalabrine’nin bile yüzüğü var.
Ama önemli olan yüzük değil rekabettir. “Basketbol
rekabettir.”
En
başta da söylediğim gibi bu bence eski-yeni mücadelesiydi ve kazanan maalesef
yeniler oldu. Ve takımlar hala “Big Three”, “Big Four” oluşturup kolay
şampiyonluk peşinde koşmaya; oyuncular 'yüzüksüz' damgası yememek için
takımlarını yüzüstü bırakıp rakipleriyle birlikte oynamaya devam ediyor.
Bakalım gelecek neler getirir.
Yusuf Kerem İlyaslı
0 yorum :
Yorum Gönder